16 Ocak 2016 Cumartesi

“4 maddelik Yeni Bildiri” Üzerine – Her şey Yanlış, Her şey Karmakarışık

Önce aşağıdaki haberi ve haberdeki bildiriyi okuyunuz:
“Aydınlardan 4 maddelik yeni bildiri: Erdoğan rejimi Kürtleri öldüremez; PKK kör terörle sivillere zarar veremez!
Güneydoğudaki çatışmaların bir an önce durdurulmasını talebiyle "Suça ortak olmayacağız" bildirisine imza atan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 'ihanet'le suçlanan 1128 akademisyen hakkında başlatılan soruşturmalar ve evlerine polis baskınları eşliğinde gözaltlılara tepkiler sürerken 4 maddelik yeni bir bildiri daha geldi.
Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi ve aralarından Prof. Baskın Oran'ın da bulunduğu 100'den fazla aydın, sanatçı, yazar ve aktivist tarafından hazırlanan bildiride Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik tepki, 12 Eylül hatırlatması ve PKK'ya kör terör uyarısı var. "Erdoğan rejimi

14 Ocak 2016 Perşembe

HDP Demokrasi Platformu’nun Alternatif Program ve Tüzük Önerileri

Dün HDP’nin Yeniden Yapılanması İçin Bir Girişim  başlıklı yazımızda bu girişimin amaçlarını ifade eden duyuru ve çağrısını yayınlamıştık. Bugün girişimin HDP için önerdiği alternatif Program ve Tüzüğü aktaracağız.
Elbette bu Program ve Tüzüğün kabulü için önce tartışılması; tartışılması için de HDP Konferans ve Kongrelerinin Gündemine alınması gerekir.
Dünyadaki bütün olağan Kongrelerde kongre divanı önce gündem önerilerini alır; lehine ve aleyhine konuşacaklara söz verir ve sonunda o konuların gündeme alınıp alınıp alınmayacağı; alınacaksa hangi sırayla alınacağı üzerine oylama yapar.
Böyle olacağı ve olması gerektiği varsayımından hareketle bu girişim, öncelikle Program ve Tüzük konularının gündeme alınmasına yönelik olarak bir imza kampanyası başlatmış bulunuyor. HDP Delege, Üye ve Sempatizanları ne kadar çok bu gündem önerisini imzalarsa önerinin o kadar görmezden görülme ihtimali azalır. Bu nedenle HDP’nin Program ve Tüzüğünün değişmesini isteyenlerin öncelikle bu imza kampanyasına katılmaları ve yine tanıdıklarını bu imza kampanyasına katılmaya devat etmeleri yerinde olur.
Bu Gündeme ilişkin kampanyanın adı: “HDP'nin Program ve Yapısının (Tüzüğünün) tartışılması ve değiştirilmesinı Gündeme Almak”  başlığını taşıyor. Bu sayfaya gitmek için şu link’i veya Sayfanın adını tıklamak yeter.

13 Ocak 2016 Çarşamba

HDP’nin Yeniden Yapılanması İçin Bir Girişim

HDP bugün Türkiye’de ve hatta Ortadoğu’da gerçek bir demokratik hareketin ortaya çıkıp örgütlenebilmesi ve bölgeyi dönüştürebilmesi için bir umuttur.
Bir tür mezhepçi faşizme doğru hızla yol alan ve bu yolda HDP’yi en büyük engellerden biri olarak gören iktidarın saldırıları karşısında onu savunmak, elbette bir parça adalet ve demokrasi özlemi olan herkesin asgari görevlerinden biridir.
Ancak HDP bugünkü programıyla, demokrasi görevini doğru ve net olarak tanımlamış olmaktan uzak olduğu gibi, aynı zamanda bu görevi başarabilmek için, gerekli yapıya (gerek sosyolojik olarak bileşimi; gerek tüzüksel yapısı ve işleyişiyle) sahip olmaktan da çok uzaktır.

7 Ocak 2016 Perşembe

Demokrasi Mücadelesinin ve/veya HDP’nin Sorunları (3) HDP Programı Neden Demokratik Değildir? Örnek “Resmi Dil”, Ortak Dil (Lingua Franca) ve Ana Dil Hakkı

Nesnel çıkarları demokrasiden yana olan tüm toplumsal güçleri birleştirmenin biçimsel koşullarını önceki iki yazıda ele aldık.
Bunların birincisi, farklı öznelerin bir araya gelmesi ve kendini o taleplerde bulabilmesi için, programın, (taleplerin veya tekliflerin) Radikal, Kapsamlı ve Sistematik olması gerektiği idi. İlk yazıda bunun ne anlama geldiğin göstermeye çalışmıştık.
İkincisi, farklı dillerin (burada linguistik anlamda dilden söz etmiyoruz, farklı paradigmalar; gizli veya açık varsayımlar, problematikler, söylemler, ideolojiler anlamında kullanıyoruz dil kavramını) bir araya gelebilmesi için, sadece somut, herkesin aynı şeyleri anlayacağı bir program olması gerektiğini yine somut örneklerle göstermeye çalıştık.
Ancak bunlar son duruşmada biçimsel özelliklerdir. Bunlar içeriğin ne olması gerektiği üzerine yol gösterici olabilirler ama somut bir şey söylemezler.

31 Aralık 2015 Perşembe

Geçmişten Geleceğe Gelecekten Geçmişe Bakmak

1998 yılında, Avrupa’da yayınlanan Lettre İnternational dergisi, bin yıl sonu (Millenium) vesilesiyle bir Deneme Yarışması düzenlemiş ve yarışmaya katılacak denemelerin konusunu da “Geleceği Geçmişten, Geçmişi Gelecekten Kurtarmak” olarak belirlemişti.
O zamanlar başka bir uygarlığı programlaştırmak; yani bir anlamda Komünist Manifesto’nun yeniden yazılması sorununa yoğunlaşmıştım. Bu yarışma ve konusu konusu, o zamana kadar ulaştığım sonuçların derli toplu bir sunumu için bir vesile olabilirdi.
Ancak herhangi bir yabancı dile, o dilde yazacak adar egemen değildim. Sonunda Türkçe bilen bir Alman arkadaş, çevirebileceğini söyleyince (Ve gerçekten de çok güzel bir Almanca çevirisini yaptı) yarışmaya katılmaya karar verdim..

30 Aralık 2015 Çarşamba

Demokrasi Mücadelesinin ve/veya HDP’nin Sorunları (2) - Ayrı Diller Sorunu (Babil Kulesi, Çin Yazısı, Piktogramlar )

Kutsal kitapta anlatılan insanların birbirinin dilini anlayamamaları ile ilgili Babil Kulesi öyküsü, aslında sanıldığından çok daha doğru olarak gerçeği aktarır.
1960'larda, Türkiye'de Sol ve Demokratik muhalefetin dili ortaktı. Ne kadar farklı programları savunsalar da aynı dil ve kavramlar içinde yapıyorlardı bunu. Dolayısıyla herkes her söyleneni anlıyordu. Sol hareket, tıpkı Babil kulesini yaparak göğe erişmeye çalışan hükümdar gibi, neredeyse güneşi feth edecekmiş gibi görünüyordu.
Ne var ki 1975'lerden sonra sol harekette diller farklılaştı. Program ve stratejiler artık aynı dille değil, farklı dillerle ifade edilmeye başlandı. Kimse birbirinin dilini anlamaz oldu. Belki aynı şeyleri söylüyorlar, aynı programları savunuyorlardı; ama bunu her hareketin, her fraksiyonun, kendi özel dili ve varsayımları içinde, ancak o jargonu çok iyi bilenlerin anlayabileceği bir dille yapıyorlardı.

29 Aralık 2015 Salı

Demokrasi Mücadelesinin ve/veya HDP’nin Sorunları (1) Radikal, Kapsamlı ve Sistematik Olma Gereği ve Sorunu

Gerek nesnel çıkarları, gerek doğrudan veya dolaylı ifade edilmiş eğilimleri ve politik talepleriyle, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de demokratik güçler nüfusun hiç de küçümsenemeyecek bir niceliğini, daha doğrusu büyük çoğunluğunu temsil ederler.
Ne var ki bu nesnel çıkarlar, eğilimler, doğrudan ifade edildiğinde bile yeterince radikal, yeterince kapsamlı ve yeterince sistematik olmadıkları için; yani demokrasiyi tutarlı olarak sonuna kadar savunmadıkları için, politik mücadele arenasında adeta buharlaşırlar, yok olurlar, ifadelerini ve temsilcilerini bulamazlar.
Ve daha da kötüsü, nesnel olarak çıkarları ortak olmasına rağmen, bu demokratik güçler yeterince radikal, kapsamlı  ve sistematik olmadıkları için, sadece yok olmazlar, bir eksiye dönüşürler; birbirlerinin gücünü nötralize ederek, Türkiye'nin gerçek egemeni Askeri Bürokratik Oligarşinin egemenliğini sürdürebilmesinin bir aracı olmaktan öteye gidemezler.