30 Nisan 2015 Perşembe

Askere Gidenler, Askerler ve Subaylar Neden HDP’ye Oy Vermelidirler?

Çok basit: HDP yüzde onu aşamadığı takdirde, Erdoğan’ın “Barış Süreci”ne ihtiyacı kalmayacak; istediği anayasa değişikliği ve başkanlık sistemini gerçekleştirecek; onu kullanılmış bir mendil gibi fırlatıp atacaktır da ondan.
Nereden mi biliyoruz?
Bunu söyleyen bizzat Erdoğan’dır.
Örneğin Kuveyt seyahatinden dönerken şunları söylemiştir:
“Kürt sorunu, bizzat 'Kürt sorunu vardır' diyenlerden kaynaklanıyor. Ülkemizde artık bir Kürt sorunu yoktur."
Bu sözler 1980’lerin Kürt sorununu inkâr düzeyine geri dönmekten başka bir anlama gelmez.
O zaman sorun, “Kürt sorunu vardır” diyenlerdir ve “Kürt sorunu vardır” diyenlerin tasfiyesi ve yok edilmesi gerekir. Bu da bizzat bu sorun vardır diyen ve kendisinin bu sorunun ürünü olduğunu söyleyen PKK’ya savaşın yeniden başlatılması demektir.

29 Nisan 2015 Çarşamba

Mayıs Düşünceleri

Kendilerine sol diyenlere egemen olan bir stil vardır: hep kendi gücünü ve yeteneklerini övmek; hataları, zayıflıkları ve zorlukları görmezden gelmek.
Ne var ki, bir harekete bu stil, bu meşrep egemen olduğu zaman o hareketin hiç bir başarı şansı yoktur. Gerçekten yaptığı işi ciddiye alanlar ise, tam aksine, hep yetersizliklerini, zaaflarını, yanlışlarını vurgularlar.
Bu farkın farkına ilk kez Türkiye'de işçi hareketinin yetiştirdiği tek gerçek işçi önderi olan, Zapata’ların, Panço Villa'ların hamurundan yoğrulmuş İsmet Demir'de varmıştım.
Altmışlı yıllarda, TİP'liler, sosyalistler işçilerle ilişki kurduklarında, onların ne kadar iyi, ne kadar cesur ve güçlü olduklarını onlara anlatmaya kalkarlardı. Bizim İsmet Demir ise, tam tersini yapardı, işçilere beş para etmediklerini, bir işe yaramadıklarını söylerdi. Ve işçiler de bizim İsmet Demir'e güvenirlerdi, o diğerlerine değil. Çünkü onlar İsmet Demir'in kendi içlerinden biri olarak onlara doğruyu söylediğini biliyorlardı.
Burjuva sosyalizmi ile işçi sosyalizmi arasında böyle bir fark vardır. Burjuva sosyalizmi, ezilenleri, işçiyi, halkı idealize eder, kutsar. Ve bunlar hep onun dışından bir övgü ve kutsamadır. Bu stilin müzikteki en uç örneği Ruhi Su'dur. (Şiirde Nazım, Resimde Abidin Dino da örnek verilebilir.) Bu nedenle Ruhi Su Burjuva sosyalizminin türkücüsüdür, emekçilerin, halkın ezilenlerin değil, onun dışından ona ilanı aşk edenlerin. Ama tutkularının kör ettiği bu aşıklar, aşık olduklarının gözlerinin

28 Nisan 2015 Salı

Kıbrıs Türkiye’nin Kardeşi ya da Yavrusu Değil Kapatmasıdır

Bir sorunu doğru çözmek için önce onu doğru kavram ve imgelerle tanımlamak gerekir. Örneğin, Türk Sorunu’na “Kürt Sorunu” ya da “Terör Sorunu” dediğiniz ve öyle tanımladığınız sürece onu çözme şansınız yoktur.
Son günlerde, Kıbrıs’ın yeni Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “artık yavru değil, kardeş olmak istiyoruz” anlamındaki sözlerine karşılık, Erdoğan’ın “yavrusun sen yavru kal” “nankörlük yapma” anlamındaki sözleri, Kıbrıs “Türk Kesimi”nin ne olduğunun nasıl tanımlanacağı konusunu gündeme taşımış bulunuyor.
Kanımızca kardeşlik ya da yavruluk Kıbrıs’ın gerçek durumunu tanımlamaktan ve anlamaktan uzak imgelerdir ve sorunun çözümünü ve bu alanda gerekli cesur adımların atılmasını da bizzat Kıbrıslılar açısından bile engellerler.

26 Nisan 2015 Pazar

Provokasyona Karşı Provokasyon

Provokasyon, karşı tarafı sizin istediğiniz ama karşı tarafın istemediği bir davranışa zorlamak için yapılan davranış veya sözdür.
Provokasyon kavramının bir olumlu anlamı ve kullanımı; bir de olumsuz anlamı ve kullanımı vardır.

Olumlu ve Devrimci Anlamı ve Biçimiyle Provokasyon

Egemen ve yaygın bir yargıyı; gizli bir varsayımı tartışmaya açmak; gündeme getirmek hedeflenirse; insanları düşünmeye sevk etmek; tartışmaya çekmek istenirse genellikle abartılı; ucu sivriltilmiş; alışılmış kuralları veya normları çiğneyen düşünce ve davranışlara provokasyon denir.
Bu olumlu anlamışla provokasyon genellikle teorik ve entelektüel bağlamda kullanılır ve yapılır. Genellikle devrimciler tarafından yapılır ve kullanılır.

25 Nisan 2015 Cumartesi

Acı acı ağlıyorum (Rakel Dink)

(Bazan söylenecek her söz anlamsızlaşır. Rakel Dink'in Cumhuriyet'te yayınlanan bu yazısından sonra birşey yazmak anlamsızlaşıyor. Bu çığlığı yaymak gerekiyor. Kim bilir belki birileri duyar. D. K.)
Bu yazıyı okuduğunuz gün 24 Nisan. Ağır ve çok acılı bir yas günü. Bugün sizler için kendi hikâyemi Tanrı’nın yardımıyla kısaca yazmaya çalışacağım.
1959’da şimdi Şırnak’a bağlı olan Ermeni Varto Aşireti’nde doğdum. Adı şimdi Yolağzı Köyü olarak değişmiştir. Varto, babamın dedesinin adı, Vartan’dan gelir. Büyük dede Vartan zamanında Van’dan gelmiş oraya. Cudi Dağı’nın güney eteğinde bulunur. Irak ve Suriye sınırına yakın. Cudi Dağı bizim oradan bakarken çok heybetlidir. Bize komşu Hasana köyünden ise kanatlarını üzerine germiş gibi görünür. Şimdi ise ne Hasana Köyü ne de Ermeni Varto Aşireti var. 1915’te yok etme fermanı gelir. Bizde Kürtçe “Fermana Me Xatibi”

24 Nisan 2015 Cuma

Ermeni Katliamı ve "Sorunu" Üzerine Yazılar (1981 - 2015)

Demir Küçükaydın'ın 1981'den beri Ermeni Katiamı ve "Sorunu" üzerine yazdığı yazıların derlemesi.
Kitap hem son 35 yılda "Ermeni Sorunu"nun tartışılmasının nereden nereye geldiğinin bir tanıklığı; hem de yazarın ulus ve ulusçuluk konusundaki görüşlerinin bir evrimi olarak okunabilir.
Ermeni Katliamı'nın yüzüncü yıldönümünde, daha önce altı versiyonu çıkan bu kitabın, arada yazılmış yazılarla genişletilmiş 7. Baskısı olarak sunuluyor.
İlişikte e-pub dosyası olarak sunuyoruz. PDF dosyası olarak ve MOBİ olarak çok yer kapladığı için bu mailen ekinde yok. Ancak şu adresten tüm formatlarda indirilebilir:
https://yadi.sk/d/pqbiIbRagDRp3
Kitaptan bir yazı (2004):

Atom Egoyan İle Bir söyleşi ve Ararat Filmi Üzerine Bir Yazı


Radikal’de başlığı “Hrant Dink Ararat’ı hiç beğenmemişti acaip tartışmıştık” olan  yazı  hemen ilgimi çekti. Çünkü yıllar önce Almanya’da Ararat’ı izlediğimde bir yazı yazmıştım.

22 Nisan 2015 Çarşamba

Talat Paşa Jakoben miydi? (Jakobenizm Nedir? Osmanlı’da Kim Jakobendi? Bugün Kimdir?)

Ortaya çıktığı günden beri sol görünümlü bir gericiliği ve milliyetçiliği savunan Doğu Perinçek ve partisi, her zaman olduğu gibi şimdi de tarihi ve kavramları alt üst ederek bu günkü gerici ve ırkçı politikalara sol bir cila sürmeye çalışıyor. Bunlar için olaylar ve kavramlar, o an izlenen gerici politikalara bir sol görünüm kazandırmak için içerikleri boşaltılacak ve istenildiği gibi oynanacak basit araçlardır.
Türkçü Bonapartist Talat Paşa’yı Jakoben yaptıkları kolaylıkla,  Hazreti Muhammet’i de cuntacı yaparlar. Örneğin şöyle yazıyor “Bilim ve Ütopya” dergisinde “Silahlı Peygamber Hazreti Muhammet’in Medeniyet Devrimi” adlı çok bilimsel yazısında bay Doğu Perinçek:

21 Nisan 2015 Salı

Soykırım Kavramının ve Özür Dilemenin Sorunları

Soykırım hukuki bir kavramdır.
1915’deki Ermeni Katliamı, hukuki olarak elbet bir soykırımdır.
Hukuki kavram ve uygulamaların “makabline şamil” olup olmayacağı (yani geriye dönük işleyip işlemeyeceği de) hukuki bir tartışmadır.
Ama çok temel bir toplumsal sorunu, bir hukuki tartışmanın kavram sistemi içinde tartışmak ve oraya hapsetmek; aynı zamanda son derece gerici, karşı devrimci bir ideolojinin, bir gündemin, bir problem koyuşunun egemenliğini sürdürmesine hizmet etmek anlamına da gelir.
Sorun buradadır
Hukuki tartışmalar nedenler üzerine tartışmalar değildir ve nedenler üzerine tartışmaları gündemden düşürürler.
Tam da bu özellikleri nedeniyle var olan sistemin; dolayısıyla sorunun kendisinin bir parçasıdırlar.
Bir sorunu hukuksal kavramlara hapsetmek, var olan sistemi tartışma gündeminden düşürmek; o sistemi savunmak ve sürdürmeye hizmet etmek demektir.

20 Nisan 2015 Pazartesi

O Barajı Yıkacağız! Nasıl bir seçim çalışması?

Karşı Radyo HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Cesim Soylu, “Tiranı Durdurmak, Barışı Sürdürmek, Barajı Aşmak İçin Oylar HDP’ye Girişimi”nden Demir Küçükaydın; 10dan Sonra inisiyatifinden Foti Benlisoy, Barajı Yıkmak için +1 Kampanyasından Emre Öztürk ve ile seçim kampanyasını, provokasyonları ve bağımsız seçin inisiyatiflerini konuştu.

KarşıRadyo: Bu seçim daha öncekilerden farklı; şöyle ki sadece bir parti olarak HDP seçim çalışması yapmıyor, bir takım bağımsız gruplar da HDP’ye oy verme çağrısı yapıyorlar. Şu an bu gruplardan davetlilerimiz var aramızda; ¨Tiranı Durdurmak, Barışı Sürdürmek, Barajı Aşmak için oylar HDP’ye¨ girişiminden Demir Küçükaydın, ¨Barajı yıkmak için +1¨ kampanyasından Emre Öztürk ve ¨10danSonra¨ kampanyasından Foti Benlisoy. Ayrıca İstanbul HDP il yönetimi eş başkanı Cesim Soylu da davetimizi kırmadı. Öncelikle hepiniz hoş geldiniz, keyifli bir sohbet dileyerek isterseniz bağımsız çalışma yürüten arkadaşlarımızla başlayalım.

17 Nisan 2015 Cuma

HDP’ye Oy Ver Girişimi İlk İstanbul Toplantısına Kişisel Bir Rapor (17. Nisan. 2015 – Cuma)

Bu ilk toplantıya katılan arkadaşlarla bu girişimin, kısa tarihçesi; amaçları; şu ana kadar yaptıkları; yapmak istedikleri; çalışma yöntemleri ve araçları vs. konusunda görüşler paylaşılarak, çalışmaların daha hızlı ve verimli yürümesine bir katkıda bulunulabilir.
Aşağıda görüşler yer alıyor. Elbet herkesin düzeltme ve açıklamalarına da açıktır.

Girişimin Oluşumu

Bu girişimin kökeninde, iki yükselen ve canlı hareket bulunmaktadır.
Birincisi Gezi Hareketi’dir.
İkincisi, Kürt Siyasi Hareketi’dir