4 Ekim 2014 Cumartesi

Hükümet’in Yeni Taktiği Kobane'yi Rehin Tutup Şantaj Yapmak

Bayram gelmiş neyime
Kan damlar yüreğime
Tarihe ve bugünkü olaylara sınıf kavramı olmadan baktığınızda onları açıklayamazsınız.
Bu hükümet neden Kobane’nin düşmesini ister?
Neden Rojava’daki kantonların varlığından rahatsızdır?
Neden kara gücü yok diye tutturan; Barzani için uçakları harekete geçirip İŞİD’i hareketsiz bırakan “koalisyon”, İŞİD’e karşı Kobane’de destanlar yaratan bu kara gücüne en küçük bir destek vermez
Bunu Kürtlük, Türklük, Araplık ile açıklamak olanaksızdır.
Neden belli gücün veya belli bir grup insanın hedefi ve çıkarları şundadır da başka gücün veya belli bir grup insanın hedefi ve çıkarları bundadır?
Bu soruyu sorup da nedenlerin nedenlerine girdiğinizde, karşınıza iktisadi bakımdan konum ve çıkarları farklı insan grupları, yani sınıflar, zümreler, tabakalar (bunların hepsine birden de sınıflar denebiliyor) çıkar?

2 Ekim 2014 Perşembe

Kobane Kuşatmasını Parçalamak İçin Acil Olarak Yapılabilir Şeyler

Şu an Kobane kuşatma altında ve eğer İŞİD büyük askeri gücüyle Kobane'yi ele geçirirse hem orada bir katliam yaşanır hem de Ortadoğu’daki Demokratik güçler ciddi bir yenilgi ve moral bozukluğu yaşar. Hem de “barış süreci” biter. Çünkü aslında Özgürlük Hareketi’nin düşmanı olan hükümet kendi elini güçlü görür. Egemenler ancak güçsüz olduklarında taviz verirler. Barış sürecini de başlatan özgürlük hareketinin her alanda kaydettiği ilerlemeler ve Suriye’de elde edilen mevziler olmuştu.
Bu nedenle Kobane’nin direnişi ve oradaki kuşatmanın kaldırılması bugün en acil ve hayati sorundur.
*
Kobane’dekiler kahramanca direniyor; moralleri yerinde örgütlülüklerini her an geliştiriyorlar; korkup girenlerden tekrar cesaret bulup dönenler oluyor.
Ancak Kobane’ye desteğin tüm olanakları zorladığını ve başarılı olduğunu söylemek güç.

1 Ekim 2014 Çarşamba

Hudut Kapısından Tezkereye

Dün gece Kobane’nin hemen önündeki Mürşitpınar Hudut Kapısında kimse kalmadığını; Türk devletinin memur ve askerlerinin çektiğini; orada HDP milletvekili ve birkaç kişinin fiilen hududu kontrol ettiğini öğrendikten sonra, bir devletin en kritik hudut noktasındaki memurlarını çekmesinin hiçbir şekilde hayra alamet olamayacağını düşünerek İnternet üzerinden Facebook ve Twitter aracılığıyla bu gelişmeye dikkati çekmeye çalıştık.
İşin ilginci bizim gibi ayrıntılara meraklı, çünkü “şeytan ayrıntıda gizlenir” ve “eylem ayrıntılarla ilgilenmeyi öngörür” (Hegel), Ümit Kıvanç’ın “Sınır kapısında ne oluyor? –Geceyarısı Esrarı” yazısında aktardıkları dışında konu ne Kürt medyasında ne de başka önemine uygun bir şekilde hiç söz konusu edilmedi.
İnsan “acaba böyle bir şey olmadı mı?” diye soruyor?
Biliniyor, “Körfez Savaşı hiç olmadı”ydı (Jean Baudrillard).

30 Eylül 2014 Salı

Sabah Kaktığınızda “Barış Süreci” Bitmiş ve Kendinizi Suriye’de Bir Savaşın İçinde Bulabilirsiniz

Şu an saat, 30.09.2014 01:55.
Bu akşam IMC TV Kobane’nin tek çıkışı olan Mürşitpnar sınır kapısında T.C.’nin hiçbir görevlisinin bulunmadığı haberini verdi.
Orada bulunan HDP Urfa Milletvekili, kendilerinin şu an kontrol noktasında bulunduklarını; çok garip bir durum olduğunu; bilgi alma yolandaki girişimlerinin hiçbir sonuç vermediğini söyledi.
Spiker ve TV görevlileri bu gelişmenin önemini kavramamış olmalılar ki, sonra normal bir program akışı devam etti.
Bu çok tehlikeli bir gelişmedir.
Gündüz Kobane’nin karşısına 50 kadar tank mevzilenmiş ve bu tanklar namlularını Kobane’ye çevirmişti.
Geceleyin sınır kapısındaki bütün devlet görevlileri çekiliyor.
Bu fiilen şu anlamlara gelir büyük bir olasılıkla.
Birincisi, Türk devleti ve hükümetinin, Kobane’nin tek sarılmayan yönü olan, kuzeyi boşaltarak İŞİD’e gel buradan vur ve çembere al davetidir.
İkincisi, daha büyük olasılık, Türk ordu birliklerinin İŞİD’in görevini alıp, üç tarafı İŞİD tarafından çevrilmiş Kobane’ye saldırmaları ve Kuzeyden girerek işgal etmeleridir.

27 Eylül 2014 Cumartesi

Hükümetin Caniyane Planı: Önce Kobane’yi Katlettirmek Sonra Rojava’yı İşgal Etmektir

Bu hükümetin esas düşmanı İŞ(İD) değil; Kuzey Suriye veya Batı Kürdistan’da (Rojava) oluşmuş küçük demokrasi adacıklarıdır. Cizre, Kobane ve Afrin.
Gerek Türk devleti, gerek bugünkü hükümet “fıtratı” gereği demokrasiyi kendi varlığı için en büyük tehdit olarak görmektedir. Türklük ve Müslümanlık varken ne demek, Süryanice, Arapça ve Kürtçeyi resmi dil olarak tanıyıp da üstüne üstlük herkese ana dilinde de eğitim hakkını uygulamak? Müslümanlık varken, ne demek Ezidiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar. Aleviler karşısında hiç birine imtiyaz tanımamak; gerçek bir laik yönetim kurmak? Merkezi bir devlet varken ne demek özerk bölgeler ve İsviçre demokrasisi gibi kantonlar kurmak? Kanton sözü bile tehlikeli ve bölücüdür.
Hükümet’i Özgürlük Hareketi ile görüşmeye Suriye’deki gelişmeler de zorlamıştı. Kürtler fiilen özerk bölgeler ilan etmişlerdi.

22 Eylül 2014 Pazartesi

Kobane – Stalingrad

Bugün Ortadoğu’da olanlar, yirminci yüzyılın ortalarında Avrupa’da olanların minyatür bir tekrarı gibidir. Bugünü anlamak isteyenler, gerekli değişiklikleri göz önüne alarak İkinci Dünya Savaşı dönemine bakabiliriler.
Emperyalist ülkeler, Sovyetler’e saldırtmak için Nazi çetelerini besleyip büyütmüşler, Münih’te Hitler’in önüne Çekoslovakya kemiğini atarak onu iyice cesaretlendirip, azdırmışlardı. Ancak besleyip büyüttükleri köpek kontrolden çıkınca, sözde de olsa Sovyetler’in yanında saf tutmak zorunda kalmışlardı. Ama o zaman bile, Sicilya veya Kuzey Afrika’da Nazilerle savaşır gibi yaparak güçlerini saklıyor; Hitler’in muazzam güçleri Sovyetlere karşı kullanmasını olanaklı kılıyorlardı. Normandiya Çıkartması da şimdi propaganda edilmesinin aksine, Hitler’den ziyade, Sovyet ordularının ilerleyişini kesmek ve Stalingrad Zaferi’nden sonra tüm Avrupa’da yükselen devrimci kabarışı bastırmak içindi.
Şimdi de besleyip büyüttükleri İŞİD çeteleri kendileri için de bir risk olmaya başlayınca, davranışları farklı değildir ve olmayacaktır. Hiç hayallere kapılmaya gerek yoktur. Barzani iyice itibardan düşmemek için kuru kuruya sözler edecek; Türk devleti İŞİD’in dolaylı desteklenmesi anlamına gelecek şekilde “Tampon Bölge” diye bastıracak; Amerikan, Fransız veya diğer ülkelerin uçakları nedense Kobane semalarında görünüp bir İŞİD mevzisini bile bombalamayacaktır.

16 Eylül 2014 Salı

Bir Toplum Bilim Olarak Marksizimin Sorunları Üzerine

Aşağıdaki yazı 2003 yılında yine Marksizm'in Sorunları’nı ele alacak ve tartışacak, ama bunu tıpkı Linux gibi herkesin katkısıyla yapacak bir internet sitesinin kuruluş gerekçesi ve daveti olarak yazılmıştı. Ne var ki o zaman herhangi bir destek bulamadığı için de gerçekleşememişti. Şimdi yapmaya çalıştığımız “Marksizm'in ve Sosyalizmin Sorunları Sempozyumu” bir bakıma, aynı yönde bir yeni girişima olarak da değerlendirilebilir.
Bu yazıda ele alınan sorunlar, bir bakıma Marksizmin bir Toplum bilim olmasından doğan özgül sorunlardır ve yine bunların Marksist kavramsal araçlarla bir açıklama denemesi yapılmaktadır. Bir yanıyla Marksizm'in kendi kaderini açıklama çabasıdır.

15 Eylül 2014 Pazartesi

Çeyrek Asır Önce Marksizmin Sorunları Üzerine Yazılanlar

(Bir ay kadar sonra yapılacak Marksizmin ve Sosyalizmin Sorunları Sempozyumu’na hazrlık bağlamında daha önce Marksizimn ve Sosyalizmin sorunları bağlamında söylenmiş ve yazılmışları derlemeye, bir “hafıza tazelemeye” çalışıyoruz.
Geçmişte söylenenler ve yaşananlar bilinmeden ve eleştirilmeden; Hegel’in deyişiyle hazmedilip aşılmadan (Aufhebung) daha ötelere gidilemez hor görülap bilinmeye bile değer bulunmayanlardan gerilere düşülür..
Birkaç gün önce Sosyalizmin Sorunları bağlamında 1990’ların başında yazılmış iki yazıyı paylaşmıştık (“Sosyalizmin Sorunları Üzerine Tartışmaların Tarihine Katkı”).
Bu sefer Marksizm'in Sorunları bağlamında 1980’lerin sonunda yazılmış iki yazıyı paylaşıyoruz.
Bu yazılar, Türkiye’de “Kuruçeşme Süreci” diye bilinen “Birlik Tartışmaları”nın Avrupa’da yapılan paralelinde bildiri olarak sunulmuştu.

14 Eylül 2014 Pazar

Marksizm ve Sosyalizmin Sorunları Sempozyumları’na Başvuru İçin Son Hatırlatma ve Sunulacak Bildirileri Kitap Olarak Yayınlama Olanağı

Yarın, yani 15 Eylül Pazartesi, Marksizmin ve Sosyalizmin Sorunları Sempozyumları’na bir bildiri ile katılmak için başvurunun son günüdür.
Birçok arkadaş sözlü olarak veya kısa mesaj biçiminde katılacağını ve konusunu bildirmiş olmakla birlikte, bu tür bildirimlerde başlığın ve konunun tam ve doğru bir formülasyonu belirsiz kalmaktadır veya muhatabın anlayabildiği kadarıyla formüle edilmektedir.
Bu nedenle şimdiye kadar bildiri sunacağını belirtmiş arkadaşlardan sunacakları bildirinin
Başlığı ve Konusunu kendi formülasyonlarıyla yarın akşama kadar bildirmeleri gereğini bir kez daha hatırlatmış olalım.
Bu bilgiyi şu e-mail adreslerinden birine yollayabilirler:
Ayrıca üye olanlar mail grubuna da doğrudan yollayabilirler. Mail grubunun adresi şöyledir:
Tabii bunun için mail grubuna üye olmuş olmak gerekmektedir. Bunun için de şu adrese boş bir e-mail yollamak yeter:
Şu ana kadar 22 başvuru yapıldı. Bir bildiri sunacağını söyleyenler ve konuları şöyledir:

11 Eylül 2014 Perşembe

Sosyalizmin Sorunları Üzerine Tartışmaların Tarihine Katkı

17 - 18 Ekim tarihinde Marksizm'in ve Sosyalizmin Sorunlarını tartışmak üzere, iki gün peşpeşe, iki Sempozyum yapılacak.
İlk gün, Marksizm'in, yani tarih ve toplum biliminin sorunları ele alınacak.
İkinci gün ise, yani 18 Ekim’de, Sosyalizmin, yani eşitlikçi ve dayanışmacı bir toplumun ve böyle bir topluma ulaşmanın; bu yöndeki hareket ve çabaların sorunlarının neler olduğu üzerine; en azından bu sorunların bir dökümünün yapılması, bir bilançosunun çıkarılması yönünde tezler sunulacak ve tartışmalar yapılacak.
Bulunan noktadan daha ileri gidilebilmesi, eski tartışmaların, bu konuda önceden söylenenlerin bilinmesi ve eleştirilmesi ile mümkün olabilir. Önceki deneyleri hor görenler, o tecrübelerden de geri düşüp, aynı sorunlara takılırlar.
Sosyalizmin Sorunları’nın neler olduğu üzerine önceden ne gibi girişimler oldu? Ne gibi yayınlar yapıldı? Ne gibi tartışmalar oldu? Bunlar asgari ölçüde bilinmeden ve eleştiri ateşinden geçirilmeden, daha ileri gidilemez.