22 Eylül 2013 Pazar

“Muhacir Olmak da Varmış” - “Rumelili Bir Kalem Efendisinin Anıları” Üzerine

“Muhacirlik Peygamber zanaatıdır.”
Halk deyişi

Bahaeddin Demir Aydın isimli bir Osmanlı memurunun anıları yayınlandı geçenlerde[1]. Anıları yazan dedemdi. Yazılışından heredeyse bir asır sonra yayınlanabilmişlerdi.
Anılar yayına hazırlanırken, torunu olarak, bir önsöz veya sonsöz olarak kullanılabilecek bir yazı yazmam  istenmişti. O zamanlar ön veya son söz olarak kullanılabilmek üzere yazdığım yazıyı “Dedemin Adının ve Anılarının Peşindeki Arayışlar”  başlığıyla bloğumda yayınlamıştım. Ama çok sınırlı bir okuyucu kitlesine ulaşabilmişti.
Şimdi kitap çıktı ama yer sınırı nedeniyle bu ön/son sözün küçük bir bölümü kitapta yer alabildi. Kitabın yayınlanışı vesilesiyle kitapta sadece küçük bir bölümü yer alabilen bu yazyı tekrar yayınlıyorum.
Demir Küçükaydın
22 Eylül 2013 Pazar

13 Eylül 2013 Cuma

12 Eylül Üzerine Düşünceler

(Bir 12 Eylül daha geçmiş. Yeni bir yazı yazmak gerekmiyor. “Güneşin altında yeni bir şey yok”. 2009 yılında yazdığımız bir yazıyla tekrar 12 Eylül’ün ele alınmasındaki metodolojik yanlışları hatırlatalım.
12 Eylül üzerine yazdığımız yazılar küçük bir kitap oluşturuyor. Bu kitap şu adreslerden indirilebilir:
12 Eylül 2013 – Demir Küçükaydın)
*
12 Eylül Nedir?
12 Eylül, Türkiye'de solun ve sosyalistlerin her kapıyı açan her sorunu açıklayan sihirli formülüdür.
60'lı yıllarda, Türkiye'nin aydınlarının henüz Marksizmle yeni tanıştıkları dönemde, "temel neden ekonomiktir" diyerek toplumsal sorunları açıklamak Marksizm sanılırdı.
12 Eylül'den sonra "temel neden 12 Eylül'dür" açıklaması demokratlığın ya da sosyalistliğin şanından sayılıyor.
Sol niye bu kadar zayıftır?
12 Eylül nedeniyle…
Türkiye'de niye demokratik özgürlükler yoktur?
12 Eylül nedeniyle…

4 Eylül 2013 Çarşamba

Nişanyan’ın “Din ve Akıl Semineri”ne Hariçten Gazeller (2) - Yanlış Anlamaları Önlemek İçin Başlangıç Notları

Nişanyan’ın “Din ve Akıl Semineri”ne yapılan ilk başlangıç eleştirisini Sayın Nişanyan nezaket göstererek Facebook’taki sayfasında paylaştı.
Gerek paylaşırken kendisinin koyduğu not, gerek sonradan birçok okuyucunun yazdıkları notlar, birçok önyargı ve yanlış anlama olduğunu gösterdi. Eleştirinin özünün kaybolmaması ve gereksiz yan yollara sapmaması için, yanlış anlamaları gidermek, önce “mıntıka temizliği” yapıp alanı “molozlardan” temizlemek gerekiyor. Bu yazıda kısaca bunu deneyelim.
*
Birincisi, Sayın Nişanyan’a eleştiri Nişanyan’ın kişiliği ile ilgili değildir.
Çünkü genellikle birisinin görüşleri eleştiriliyorsa bu ona bir düşmanlık gibi kavranmaktadır. Kimi yorumlarda görüleceği gibi, kimi hayranları ya da okurları eleştiriyi böyle kavrama eğilimi göstermişlerdir.
Nişanyan şahsen çok değer verdiğim, bu çorak topraklarda benzerine nadir rastlanan, çok yönlü, yaratıcı, enerji dolu, provakatif ve daha burada saymakla tükenmeyecek özelliklere sahip bir kafadır.

1 Eylül 2013 Pazar

Nişanyan’ın “Din ve Akıl Semineri”ne Hariçten Gazeller

Neredeyse bundan on yıl önce, 2004 Yılında “Tersinden Kemalizm – İsmail Beşikçi’nin Eleştirisi - Alevilik, Din, Ulus, Bilim ve Politika[1] başlıklı kitabımızda din konusundaki klasik yaklaşımları alt üst eden ve Din’i bir inanç olarak tanımlamanın, bunun için de bir akıl ve inanç (veya özel ve politik) ayrımı yapmanın[2], bu kategorileri toplumsal örgütlenmenin aracı olarak kullanmanın bizzat kendisinin modern toplumun dini olduğunu keşfetmiştik.
Bu keşfin bütün bilinenleri ve yaygın yargıları alt üst eden sonuçları vardı. Bu sonuçların en önemlilerini “Marksizm'in Marksist Eleştirisi” adlı kitabımızda ilk kez sistematik olarak açıklamayı denedik. Ayrıca çeştli yazılarımızda konuya tekrar tekrar dönerek, bu sonuçları sistemleştirme çabamızı sürdürdük.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Rojava Devrimi ve Gezi Direnişi’nin Kaderi

Rojova’da ortaya çıkan Kürt yönetimine karşı El Kaide kökenli hareketlerin bir imha saldırısına hazırlandıkları; buna karşılık da PKK’nın adeta bir topyekun seferberlik ilan ettiği; sonucu bütün Suriye ve Ortadoğu’yu etkileyecek savaşın arifesindeyiz.
İkinci Dünya savaşının kaderi Stalingrad önlerinde belirlenmiş, sonraki yarım yüzyıl yeryüzünün kaderini o savaşın sonucu belirlemişti.
Önümüzdeki günlerde Kürtlerle bu faşist İslamcılar arasındaki savaş büyük bir olasılıkla, Ortadoğu çapında bir küçük Stalingrad anlamını taşıyacaktır.
Bu savaşan sonunda muhtemelen Öcalan ve PKK birden Ortadoğu’nun en önemli aktörlerinden biri, birçokları için de biricik umut olarak ortaya çıkacaktır.

4 Ağustos 2013 Pazar

Seçimlere Nasıl Girileceği Tartışması Üzerine

Seçimlere nasıl girileceği tamamiyle taktik bir sorundur. Yani aynı amaçlarda, aynı stratejide (o amaçlara ulaşmak için hangi güçlere dayanılacağı veya dayanmak gerektiği) anlaşanların, hangi örgüt ve mücadele biçimlerini seçeceği sorunudur.
Bu mücadele biçimlerini belirlerken de, bir yükseliş ve hücum fazında mı; yoksa bir savunma ve gerileme  fazında mı olunduğunun doğru tesbitinin hayati önemi vardır.
Ancak teorik ve kategorik olarak taktik bir sorundur. Gerçek mücadelelerde, genellikle aynı konumda ama farklı amaçlara sahip güçler arasındaki mücadelelerde, programatik ve stratejik ayrılıklar, sanki aynı program ve stratejide anlaşanların arasındaki taktik ayrılıklarmış gibi tartışılırlar.
Ama böyle tartışılınca da gerçek tartışılması gereken tartışılmaz ve bu tartışmalar ilerletici olmaz.
Olmaz ama böyle yürütülen bir tartışma, tarafların fikirlerini mantık sonuçlarına kadar götürmedene durumu sürdürmelerini; bir kopuşmaya gitmeden fiili işbirliğini sürdürmelerini sağlar.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Gezi Hareketi, HDK, Sırrı Süreyya ve Adaylık

Dün, HDK’nın Kadıköy’de yapılan olağanüstü İstanbul kongresinde, Sırrı Süreyya’nın yaptığı konuşmada, neredeyse İstanbul belediye başkanı adayı olduğu anlamına gelecek bir konuşma yaptığı anlaşılıyor. Kendisi bunu kast etmediyse bile herkes öyle anlamıştı. Bugün gazetelerde de bu anlamda haber ve yorumlar var.
Bu vesileyle konuya ilişkin radikal demokrat bir yaklaşımın ne olduğunu ve olması gerektiğini ele alalım.
Gezi Hareketi bu devlete ve sisteme karşı bir direniş, toplumun bir alternatif örgütlenme denemesi anlamına geldiği sürece genişleyebilir, birleştirebilir ve toplumu değiştirme özelliğini koruyabilir.

26 Temmuz 2013 Cuma

Tersinden Okumalar - Mal Varlıkları, Özel Hayat, Devlet Sırları, Ticari Sırlar

Park forumlarında, Atölyelerde vs. bugünkü kabillerimiz üzerine, onları sorgulayan tartışmalar olmuyor. Örneğin iletişimci arkadaşlar bizlere bilgilerimizi nasıl saklayacağımızı, özel hayatın gizliliğini vs. anlatıyorlar.
Peki ama bunu savunmak ne kadar doğru? Başka bir strateji gerekmiyor mu?
Böyle bir yığın konu var ki üzerinde hiç düşünülmeden eski paradigmalar çerçevesinde cevaplar aranıyor.
Aşağıdaki 2006 tarihli yazıda bir tersinden okuma yapılıyor. Bir de böyle bakmaya ne dersiniz?
26 Temmuz 2013 Cuma – Demir Küçükaydın

Mal Varlıkları, Özel Hayat, Devlet Sırları, Ticari Sırlar

Türkiye’de burjuvazi ile bürokratik oligarşi arasındaki kayıkçı dövüşünde, yolsuzluklar, karşı tarafı sindirmenin, tecrit etmenin, geri çekilişe zorlamanın bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Bürokratik oligarşi, burjuvaziyi sindirmekte ve geri çekilişe zorlamakta bu aracı çok daha etkili ve başarılı olarak kullanmaktadır. Bu etkili ve başarılı kullanışın nedeni kendisinin daha temiz ve namuslu olması değil, bu silahları kullanabilecek pozisyonda olmasıdır.

19 Temmuz 2013 Cuma

Kürt Hareketini Eleştirmek Ama Nasıl? - Egemen Ulustan Bir Sosyalist Olmanın Zorlukları

Kürt Hareketini Eleştirmek Ama Nasıl?

Çok olağanüstü bin durum olmadıkça, Kürt hareketini hiç eleştirmemeye çalışırım. Bu çoğu durumda yanlış olarak, Kürt hareketinin hayranı olduğum gibi yorumlanır. Bu tamamen yanlış, metodolojik düzeyde, egemen ezilen ilişkisinin özgül mahiyetini kavrayamamakla; politik düzeyde ise bu yorumu yapanların gerici birer Türk milliyetçisinden başka bir şey olmamasıyla ilgilidir.
Neden?
Sırrı Süreyya’nın tanıttığı, çok bilinen bir deyiş vardır: “Kürtler bu ülkede her şey oluyor ama Kürt olamıyor”.
Bu genel olarak, politik ve hukuki düzlemde böyledir.
Ve bu düzlemde aslında Türkler Türk’ten başka hiçbir şey olamazlar[i].
Ancak bu düzenin muhalifleri söz konusu olduğunda, durum tamamen tersine döner.
Muhalifler arasında ise zavallı Türkler Kürtlerle aynı dertten muzdariptirler.
Türkler de bu ülkede sosyalist olabilirler, feminist olabilirler, pasifist olabilirler, anti-kapitalist Müslüman olabilirler, anarşist olabilirler, ekolojist olabilirler, hümanist olabilirler, ateist olabilirler vs. vs..
Ama Türk olamazlar?

18 Temmuz 2013 Perşembe

Gezi Hareketi, Teori ve Devrim

Teori ve Devrim, özellikle “teorinin teorisi” de denebilecek olan Metodolojinin Devrim ile ilişkisi sanılanın aksine çok yakın, iç içe geçmiş bir ilişkidir. Devrim Teorinin, Teori de Devrimin gerçekleşmesidir. Teoride “gerçek olan akli” olur; devrimde ise “akli olan gerçek”.
Metodoloji, temel kavramların nasıl tanımlanması gerektiği üzerine konuşur. Ama temel kavramları tanımlayacak temel kavramların neler olacağı ise, eskisine sığmayan yepyeni bir sıçrama momenti, bir yepyeni din gerektirir.
Ama o din, eski kuşakların geleneği yenilerin üzerine bir kâbus gibi çöktüğü için, bulutsuz gökte çakan bir şimşek gibi ortaya çıkmaz. Eskinin, var olanın içinden, onun biçim ve anlam değişimiyle çıkar. Gerçek olan akli olur.