Barış Süreci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Barış Süreci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2015 Salı

Öcalan’dan Haber Var: Öcalan’ın Durum ve Süreç Hakkında Görüşleri

Dün akşam bir arkadaştan, ilişiğinde birçok Twitin resmi (screenshot) olan bir mail geldi.
Resimlerdeki Twittler, yanılmıyorsam şu an hapiste bulunan, Özgür Gündem yazarı Özgür Amed’in hesabı üzerinden yollanmıştı. Özgür Amed kendi yazamayacağına göre, belli ki onun hesabı üzerinden kamuoyunu bilgilendirmek için atılmışlardı.
Bu mesajlar İmralı’da tecritte bulunan Öcalan’ın, muhtemelen diğer mahkûmlara yolladığı mektup veya haberlerden derlenmiş bilgiler içeriyordu.
Elbet, çok dolaylı bir aktarma oldukları için yüzde yüz otantik değildirler ve onları okuyup özetleyen ve aktaranların anlayışlarını; okuyup aktarılma koşullarının yarattığı sınırlamaları; Twitter’in 140 harf sınırlamasının zorunlu kıldığı kısaltmaları vs. de yansıtıyorlardır.
Ancak Öcalan’ı biraz tanıyanlar, kitaplarını, yazılarını biraz okumuş olanlar, bu mesajlarda özetlenen görüşlerin Öcalan’ın görüşleri olduğunu tahmin edebilirler. Bu nedenle,  Twitlerde özetlenmeye çalışılanlar Öcalan’ın görüşleri hakkında yine de bir fikir verir.

27 Mart 2015 Cuma

Erdoğan Ergenekon İttifakı ve HDP’nin Yapması Gereken Hamle

Erdoğan, başkanlığa geçip tek adam olabilmek ve Ortadoğu’da düştüğü tecrit durumundan çıkabilmek için:
·         Türkiye’de toplumu germek; bunun için de Kürt-Türk çatışmasını kışkırtmak; bunun için de HDP’ye karşı provokasyonlar yapmak zorundadır;
·         Ortadoğu’da da tecritten kurtulmak için (Lojistik desteği ilen eder etmez, Obama tarafından arandı) Suudi Arabistan’ın Sünni cephesinde, doğrudan veya lojistik destekle yer alarak; Şii-Sünni çatışmasında Sünnilerin safında yer tutarak, Türkiye’yi “mezhep savaşlarının” bir alanına dönüştürmek zorundadır.
Bu iki plan birbirinden hem bağımsızdır; hem de içsel bir bağ içindedir.

15 Mart 2015 Pazar

Paris Suikastı ve Cemil Bayık’ın Söyledikleri

Bugün, Cumhuriyet gazetesinde Ahmet Şık’ın Cemil Bayık ile uzun söyleşisine (Söyleşinin diğer bölümleri için: “Ya Apo Kandil’e, ya biz İmralı’ya”) dayanan bir haber var. Haberin Başlığı: “Hakan Fidan, 'Paris suikastını MİT'teki bir grup yaptı' dedi”. Cemil Bayık Paris cinayetine ilişkin olarak çok önemli bilgiler veriyor.
Aşağıya bu haberin tamamını olduğu gibi aktarıyoruz.
Hemen alta da cinayetin hemen ardından, hem Sakine Cansız’ın anısına yazdığımız, hem de elde hiç bilgi olmadan cinayetin ne anlama geldiğine ilişkin yazımızı koyuyoruz.
Görüleceği gibi, o zamanlar sırf akıl yürütmeyle yaptığımız çıkarsamalar, daha sonraki bulgularla ve Cemil Bayık’ın açıklamalarıyla esas olarak doğrulanmış bulunuyor.

13 Şubat 2015 Cuma

Seçimler ve HDP

(Son yazıyı 10 Ocak’ta yazmışız. Bugün 13 Şubat. Bir ayı aşkın bir süre geçmiş. Aslında artık günlük politik gelişmeler üzerine yorumlardan ziyade uzun vadeli, kalıcı bazı kitap çalışmalarına girmeyi planlıyordum. Ama öyle görülüyor ki en azından Haziran’daki seçimlere kadar bu mümkün olmayacak. En çok tartışılan ve konuşulan konudan başlayalım.)
Yüzde 9,8 aldıktan sonra HDP’nin parti olarak girmemesi, kendini inkâr olurdu.
Ayrıca Özgürlük Hareketi hedeflerini Tüm Ortadoğu’daki gelişmelere göre belirleme durumundadır. Türkiye’deki gelişmeleri de Ortadoğu bağlamında almak durumundadır. Bu hareket stratejisini ufku AKP’yi engellemekten öte bir şey görmeyenlerin perspektifiyle strateji ve taktiklerini belirleyemez ve belirlememelidir.
Parti olarak katılma Kürt Özgürlük Hareketine öncelikle, kendi rezervlerini harekete geçirme olanağını sunar ve bunun gerekliliğini dayatır.

1 Ekim 2014 Çarşamba

Hudut Kapısından Tezkereye

Dün gece Kobane’nin hemen önündeki Mürşitpınar Hudut Kapısında kimse kalmadığını; Türk devletinin memur ve askerlerinin çektiğini; orada HDP milletvekili ve birkaç kişinin fiilen hududu kontrol ettiğini öğrendikten sonra, bir devletin en kritik hudut noktasındaki memurlarını çekmesinin hiçbir şekilde hayra alamet olamayacağını düşünerek İnternet üzerinden Facebook ve Twitter aracılığıyla bu gelişmeye dikkati çekmeye çalıştık.
İşin ilginci bizim gibi ayrıntılara meraklı, çünkü “şeytan ayrıntıda gizlenir” ve “eylem ayrıntılarla ilgilenmeyi öngörür” (Hegel), Ümit Kıvanç’ın “Sınır kapısında ne oluyor? –Geceyarısı Esrarı” yazısında aktardıkları dışında konu ne Kürt medyasında ne de başka önemine uygun bir şekilde hiç söz konusu edilmedi.
İnsan “acaba böyle bir şey olmadı mı?” diye soruyor?
Biliniyor, “Körfez Savaşı hiç olmadı”ydı (Jean Baudrillard).

29 Ağustos 2014 Cuma

“Barış Süreci”, Politika ve Bilim (“Karaburun Bilim Kongresi” ve “Marksizm'in ve Sosyalizmin Sorunları Sempozyumu” Üzerine Çeşitlemeler – (1)

“Bilim itaatsiz Olana ihtiyaç duyar” T. Adorno
Bilime bilim dışı kaygılarla yaklaşmak alçaklıktır” Marks
“de omnibus dubitandum” (“her şeyden kuşkulanırım”) Marks’ın düsturu
 “Gerçek Devrimcidir”
Yukarıya aktarılan önermede ifade edildiği gibi, gerçek devrimci ise, devrimci bir politika ancak gerçeğe dayanabilir ve gerçek de ister istemez devrimci bir politika sonucunu doğurur. O halde devrimci bir politikanın ve gerçeğin peşindeki araştırmanın aynı koşullarda var olabilir olmaları gerekir. Elbette burada “gerçek” ile kabaca olgular veya onların görünümü değil; olguların ardındaki görünmeyen ilişkiler; bilim, gerçeğin bilgisi; “hakikat” kastedilmektedir.
Marks gerçek ile devrimcilik arasındaki bu bağı, kaybedecek bir şeyi olmama üzerinden dolaylı olarak ifade etmiştir.
Manifesto’nun sonunda Proletaryanın “kaybedecek zincirlerinden başka bir şeyi” olmadığını söylerken; başka bir bağlamda da “bilime bilim dışı kaygılarla yaklaşmak alçaklıktır” derken hep bu derin ilişkiyi ifade eder. Ve bu ilişki, bizzat Marksist teorinin diğer kavramlarıyla tam bir iç tutarlılığı içindedir.
Bizzat Marksizm'in temel önermesi gereği, insanın düşüncesini belirleyen varlığı ise, bilime bilim dışı kaygılarla yaklaşmak, gerçeği çarpıtmak, değiştirmek ve varlık yani konum ve çıkarlar arasında kaçınılmaz bir ilişki bulunacağı açıktır. Varlık (çıkarlar, konum) gerçekten gerçeğin açığa çıkarılmasından ve onun bilinmesinden çıkarlı olmalıdır, bu ise ancak kaybedecek bir şeyiniz olmadığında olabilir.

24 Haziran 2013 Pazartesi

“Akil İnsanlar” başbakanla görüşecek ise İmralı ile de görüşmelidir

Nasıl bir futbol karşılaşması tek takımla oynanmazsa, nasıl bir güreşçi kendi kendisiyle güreşemezse, bir barış da tek taraflı olmaz.
Her hangi bir barış görüşmesinin veya “süreci”nin olmazsa olmazı savaşan tarafların görüşmeci olmasıdır.
Eğer savaşan veya savaşmış taraflardan biri orada yoksa, eşyanın tabiatı gereği barış olmaz.
Akil İnsanlar bu çok basit gerçeği göz önüne alarak, Başbakan’la görüşecekleri gibi Öcalan’la da görüşmelidirler.
Bir araya gelip bu taleplerini Başbakan’a, İmralı’ya ve Türkiye’nin yurttaşlarına bildirmelidirler.
“Akil İnsanlar” ancak böyle bir adım atarak “Barış Süreci”nin taraflarına eşit davranarak adil ve akil davranmış olurlar.