30 Kasım 2017 Perşembe

#İSTİFA’nın Zamanıdır

Erdoğan’ın başkanlık seçimiyle veya uluslararası sıkışmışlığı sonucunda devlet için taşınamaz bir yük oluşuyla vs. bulunduğu mevkii terk edeceğini düşünmek, sahte hayaller yaymaktır.
Çünkü Erdoğan için geri dönüş yoktur. En küçük bir geri adım, bir zaaf belirtisinin sonu olacağını herkesten iyi bilmektedir.
Bulunduğu yerde kalmak için HERŞEYİ yapmaya hazırdır.
Bugüne kadar yaptıkları bunu gösterir.
Erdoğan bir tek şekilde iktidardan uzaklaştırılabilir: Milyonların katıldığı sivil bir yurttaşlar hareketiyle.
Şu an Erdoğan’ın #İSTİFA’sını talep eden; bayrağı ve parolası bir tek #İSTİFA sözcüğünden oluşan bir sivil direniş hareketinin oluşması için şartlar olağanüstü uygundur.
Ayrıca Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun iddialarını ispat etmesi durumunda, #İSTİFA edeceğini söyleyerek bu silahı bizlere kendi eliyle vermiş bulunmaktadır.

Bu belgelerinin orijinalinin Kılıçdaroğlu’nun elinde bulunup bulunmadığı hukukçuları ilgilendirir ama bizler için belgelerin değil, olgunun gerçekliği önemlidir ve bunların gerçek olduğunu bizzat Erdoğan’ın adamları bile tevil yollu ikrar etmiş bulunmaktadırlar.
Toplumsal bir hareket hukuki prosedürlere değil, gerçeklere bakar.
Bundan sonra sorun, sosyal medya veya medyada Erdoğan’ın trollerine laf yetiştirmek ve onlar cevap vermeye kalkmak değil; Erdoğan’ın #İSTİFA’sını milyonlarca insanın talep etmesini sağlamak, bunun için uygun biçimleri bulmaktır.
CHP’nin milletvekillerinin meclis grup toplantısında #İSTİFA diye bağırmalarıyla hiçbir şey olmaz. CHP’nin sözde konuyu gündemde tutmak için belgelerin asıllarını dağıtmaması gibi sözümona “ince” taktikler, kitlelerin eylemini örgütlemeyi değil, kitlelerin tepkisini meclisin komisyonlarına havale etmekten başka bir anlama gelmezler.
Kaldı ki, bu çok “ince” taktikler, ABD’de görülen mahkemeyi gündemden düşürmesi için Erdoğan’ı içine düştüğü kuyudan çıkarmaya yarayan birer ip işlevi görmektedirler.
CHP Erdoğan’a karşı muhalefeti meclise ve komisyonlara hapsederek sönümlendirmekten başka bir şey yapmaz ve yapamaz.
Çünkü o demokrasiyi ve hakları değil, Devletin uzun vadeli ve genel çıkarlarını savunmakla kendi misyonunu tanımlamış; demokrasiyi ve hakları buna hizmet ettikleri ölçüde söz konusu eden; yığınların bizzat kendi girişimleri ve eylemleriyle bu merkezi, bürokratik ve keyfi devletin kontrolü dışında yurttaşların örgütlenmesi gibi hiçbir sorunu olmayan ve bunlardan korkan, bunları engellemeye yönelik bir yapıdır.
Kaldı ki, sadece CHP de değil, var olan muhalif partiler, her şeyi kendi flama ve isimleriyle yapmaktan başka bir şey bilmediklerinden, zaten toplumda var olan ve iyice derinleşmiş fay hatları nedeniyle tüm gayrı memnunları birleştirecek bir hareket yaratmanın önünde bir engeldirler.
Engeldirler çünkü, örneğin HDP’nin kendi flama, bayrak ve sloganlarıyla başlatacağı bir harekete, çoğu aynı zamanda bir Türk milliyetçisi olan laikler ve Aleviler soğuk ve kuşkuyla bakıp katılmazlar.
Engeldirler çünkü örneğin CHP’nin başlatacağı bir harekete, bu sefer Kürtler ve laikçiliği ve devletçiliği ile kendilerinin yıllarca kamu hayatına katılmasını unutamayan mütedeyyin Müslümanlar kuşkuyla bakıp katılmazlar.
Bu bölünmüşlük, tüm demokratik özlemlerin aynı kanala akmasının, geniş bir yurttaşlar hareketi oluşmasının önündeki en temel ve büyük engeldir.
Bu gibi durumlarda, bu gibi “Gordiyos Düğüm”lerinde, kör düğümü “İskender’in Kılıcı” çözer.
Yani var olan bölünmeleri işlevsiz hale getiren ve o bölünmeyle bölünen bir yeni bayrak, paradigma, parola çözer.
İşte bir tek sözcükten oluşan bir #İSTİFA bayrağı ve parolası, herhangi bir parti, görüş, örgütle özdeşleşmemişliği nedeniyle bu işlevi görebilir. Var olan bölünmelerle bölünme olanağı yaratır.
Ayrıca siyasi durum bakımından güncel ve aktüeldir.
Tekrar edelim, var olan fay hatlarını kapatacak ya da işlevsizleştirecek; hiçbir partinin eğilimin damgasını ve renklerini taşımayan, tamamen “renksiz”, “kokusuz”, nötr ve ama tam bu nedenle de kapsayıcı #İSTİFA parolası, bayrağı ile milyonların katılabileceği bir Sivil Direniş Hareketi ortaya çıkabilir.
#İSTİFA bu işlevi görmek için bugünün koşullarında en işlevsel ve doğru bayrak ve paroladır.
*
Ancak bir bayrak ve parolanın doğru ve can evinden yakalayıcı olması yetmez.
Mücadele biçimlerinin de buna, toplumun ruh haline, güç ilişkilerine uygun olması gerekir.
“Bugünün koşullarında hangi mücadele biçimleri ile bu bayrak ve parola birleştirici bir işlev görebilir?” sorusu sorulmalıdır.
Her şeyden önce soru bu korku, yılgınlık ve dağınıklık ikliminin nasıl aşılacağı sorusu sorulmalıdır.
Çünkü yenilgiler yılgınlığı ve korkuyu, korku ve yılgınlıklar yenilgileri getirmektedir. Sorun bu fasit dairenin dışına nasıl çıkılabileceğidir.
Birincisi, kesinlikle hiçbir yasayı çiğnemeyen, en temel ve sıradan yurttaşlık haklarının kullanılmasına dayanan bir biçim olmalıdır.
İkincisi, en korkakların, en çekingenlerin bile kendini ifade edebileceği ve içinde yer alabileceği bir biçim olmalıdır.
Bu iki koşul birbirinden ayrılamaz. Çünkü ancak hiçbir yasayı ve yasağı çiğnemeyen biçimler en geniş ve çekingen kesimlerin katılmasını sağlar.
Hareket halindeki bir birliğin hızı, en yavaş askerin hızıdır.”
Klasik savaş sanatının bu kuralı, kitle hareketleri için de geçerlidir.
Bir gerçek kitle hareketi, en korkakların, kaybedecek şeyi olanların, en çekingenlerin de kendilerini bulabileceği biçimler içinde ortaya çıkabilir ve gelişebilir. Ancak böyle kapsayıcı biçimler, geniş kesimlerin fiili mücadele içende, kendi deneyleriyle cesaret bulmalarının ve gelişmelerinin yolunu açabilir. Çünkü geniş kitleler kitaplarla, sözlü veya yazılı argümanlarla değil, kendi eylemleriyle öğrenirler ve kendilerini değiştirirler.
O halde bu genel ilkeler ışığında yapılması mümkün ve gerekli olanı daha somutlayalım.
Bu OHAL koşullarında, hukuken gösteri, toplantı, yürüyüş gibi en temel demokratik hakların bile alanına girmeyen bir biçim bulmak gerekmektedir.
Çünkü fiilen ve hukuken, demokrasinin olmazsa olmazı olan bu haklar kaldırılmış bulunmaktadır.
Bu hakları kullanmaya yönelik her çaba, iktidarın tamamen keyfi ve baskıcı müdahalelerine maruz kalmakta, saldırılmakta, tutuklamalar olmaktadır.
Bu da geniş yurttaş kitlelerini korkutmakta, bu gibi hareketlerden uzak durmasına yol açmaktadır.
Bu durumda küçük bir azınlığın özverili çabalarına hapsolan protesto ve direnişler, demokratik hakları kullanma çabaları, tecrit olduğu için, iktidarın daha da pervasızca keyfi müdahale ve saldırılarına maruz kalmaktadır.
Olumsuzluğun olumsuzluğu beslediği bir fasit daire ortaya çıkmaktadır.
Peki bu durumda bir biçim, bir, çözüm, bir çıkış yolu yok mudur?
Vardır
Erdoğan’ın bu en küçük bir politik hakkın kullanılmasına saldırıp, kitleselleşmeyi engelleme silahını kendi silahımıza dönüştürebiliriz. Karşı tarafın gücünü ona karşı kullanabiliriz.
Bugün uzak doğu sporları denilen teknikler, aslında ezilenlerin direnişini örgütlemeye yönelik partiler, tarikatlardı.
Hemen hepsinin temelinde, güçsüz olanın, alttakinin, baştan yenik olanın; üsttekinin, güçlünün, baştan kazanmışın gücünü ona karşı bir silaha dönüştürmesi çabası vardır.
Bu biçim tıpkı #İSTİFA bayrağı ve parolası gibi, çok basit ve sade, en sıradan yurttaşın bile katılabileceği bir mücadele biçimidir.
Bunu en kısa biçimde şöyle tanımlayabiliriz. Her gün aynı yerde, aynı saatlerde hiçbir slogan atmadan, hiçbir bayrak ve pankart taşımadan, duran, oturan, konuşan, yürüyen, duran sıradan  yurttaşlar olarak BULUNMAK ve BULUŞMAK.
Bir yurttaşın herhangi bir yerde bulunması ve tanıdıklarıyla veya tanımadıklarıyla buluşması bir politik hakkın kullanımına girmez. Yani OHAL kapsamına girmez. Gösteri, toplantı ve yürüyüşler kanunu kapsamına girmez, dolayısıyla polisin, valinin, kaymakamın müdahalesini olanaksız kılar.
BULUNMAK ve BULUŞMAK hiçbir slogan atmamaktır, hiçbir şarkı, türkü, marş vs. söylememektir.
BULUNMAK ve BULUŞMAK hiçbir pankart, bayrak, döviz taşımamaktır.
BULUNMAK ve BULUŞMAK apolitik bir biçim içinde milyonları kapsayacak bir politika yapmaktır.
BULUNMAK ve BULUŞMAK hukuken ve idari olarak politik olmayan, ama sosyolojik olarak gerçekten, sivil bir direniş hareketi biçiminde, politik bir direniş yapmaktır.
*
Herkes örneğin isterse avuç içine bir #İSTİFA yazabilir, isterse el kadarcık bir kâğıt parçasına #İSTİFA yazabilir ve bunu örneğin yakısına iliştirebilir. Bunlar hukuksal olarak, bir pankart, bayrak vs. değildir. Yurttaşların istedikleri gibi giyinme ve süslenme hakları vardır. Bu çerçevededirler.
Ama bunlar fiilen, hukuken pankart ve bayrak olmayan ama sosyolojik olarak birleştirici pankart ve bayraktırlar.
Sessiz durarak hukuken slogan atmış, şarkı ya da marş söylemiş olmayız; ama sosyolojik olarak, sessiz kalarak, kulakları sağır eden sloganlar atmış, şarkılar ve marşlar söylemiş oluruz.
Hepimiz, birlikte slogan atmayarak, bağırmayarak, pankart taşımayarak; ama bütün bu yapmamaları ortaklaşa yaparak en büyük ve etkili ortaklaşa davranışı yapmış oluruz.
Sessizliğimizle milyonların aynı anda aynı şeyleri söylemesini sağlarız.
Milyonların hiçbir gösteri yürüyüşü yapmadan her gün aynı saatlerde aynı yerlerde ulunması ve buluşması, yani kiminin sohbet etmesi, kiminin oturması, kiminin volta atması, kiminin yürümesi, kiminin dikelmesi gösteri yürüyüşü veya miting olmayan en büyük ve etkili gösteri yürüyüşü ve miting olur.
Böylece Erdoğan’ın bütün haklarımızı almasını, ağzımızı bağlamasını, bize karşı kullandığı bu silahı, kendi zaaflarımızı aşmak, bölünmüşlüğümüze ve korkaklığımıza son vermek için Erdoğan’a ve onun diktatörlüğüne karşı bir silaha dönüştürmüş oluruz.
Böylece her yurttaşın kendini ifade edebileceği bir sivil direniş hareketi yaratmış oluruz.
*
Erdoğan’ı ancak milyonların katıldığı, milyonları birleştiren bir Sivil direniş hareketi yerinden edebilir.
Böyle bir hareketin ortaya çıkışına ekmek kadar su kadar ihtiyacımız bulunmaktadır.
Buna yanı zamanda, sadece Erdoğan’dan kurtulmak için değil, Erdoğan’ın iktidarda kalmak için şimdilik kader birliği ettiği, şimdi Erdoğan’a kestaneleri ateşten çıkartan, Avrasyacı, Ergenkoncu, bu devlete egemen güçler için taşınması güç bir yük olduğunda, bu güçlerin onu tasfiye ederek bir kurtarıcı gibi gelmelerini engellemek ve demokratik bir düzene geçebilmek için de şarttır.
Ayrıca şu an çok kritik bir noktada bulunuyoruz.
Hem Erdoğan, hem kader birliği ettiği bu güçler, sıkışmışlıklarından kurtulmak için, bir savaş başlatabilirler. Bu egemenlerin her zaman baş vurduğu en klasik yoldur.
Yolsuzluklar ortaya döküldükçe, dış ticaret açığı büyüdükçe, ekonomi durgunlaştıkça Suriye’ye ve Afrin’e saldırma sözlerinin artması bir rastlantı değildir.
Kendileriyle birlikte tüm toplumu ve ülkeyi de ateşin içine atmaya hazırlanmaktadırlar.
Bu gidişi durdurmak için tek çare milyonların katıldığı bir sivil direniş hareketidir.
#İSTİFA parolası ve bayrağı, tüm kapsayıcı ve birleştiriciliğiyle bize bu olanağı sunmaktadır.
Önerdiğimiz biçim böyle bir Sivil direniş hareketi için tüm koşulları kapsamaktadır.
Her gün belli saatlerde, bir yerde #İSTİFA sözcükleri yazılı ellerimiz veya rozetlerimizle sessizce pankart ve bayrak taşımadan, polisle hiçbir şekilde çatışmaya ve tartışmaya girmeden bulunmak ve buluşmak bizlere bunun için en toparlayıcı ve etkili biçimi sunmaktadır.
*
Sorun bunu başlatacak küçük de olsa belli bir kritik kütlenin ortaya çıkmasındadır.
Bu da çok büyük bir rakam değildir aslında. Her yerde küçük gruplarla başlanabilir. Kulaktan kulağa, dilden dile her gün aynı saatte aynı yerlerde bulunacağı yayılabilir bir süre sonra kitleselleştiği görülecektir.
Bugün en sıradan bir örgütün bile üye ve taraftar sayısı örneğin İstanbul’un bir semtinde böyle bir sivil direniş hareketi başlatmaya yetebilir.
Ama bunun için o küçük örgütün, her şeyden önce bunu kendi sloganları, pankartları, renkleri ile değil, sıradan yurttaşların benimseyeceği ve katılacağı yukarıda önerilen biçimlerde yapması gerekir.
Örgütler kendi varlıklarını ve çıkarlarını kendi başına amaç haline getirdiklerinden böyle bir hareket bir türlü başlamamakta, referandum öncesi #HAYIR döneminde olduğu gibi onlar örgütler olarak böyle bir kampanyayı başlatarak hareketi bölmekte ve kendi örgütsel karlarına bakmaktadırlar.
Dolasıyla böyle bir hareket insanlar katılmayacağı veya ondan uzak duracağı için değil, örgütlerin küçük ve bencil çıkarları nedeniyle doğma imkanı bulamamaktadırlar. Kristalleşmelerin veya yağmur damlalarının ortaya çıkabilmesi için, küçük de olsa mayalar, tohumlar gerekmektedir. Örgütler varlıklarıyla bu tür tohumlarının oluşmasının önünde bir engel olduğu için bu tür bir sivil direniş hareketi ortaya çıkamamaktadır.
Gezi bile bu örgütlerle değil, onlara rağmen ortaya çıkmıştı.
Bu durumda bir tek yol kalıyor: Yurttaşların kendi girişimleriyle böyle bir hareketi başlatmaları.
Gezi’nin, #HAYIR kampanyasının kalıntısı, dağılmış ama iyi kötü ilişkilerini sürdüren çevreler, gruplar tekrar bir araya gelerek böyle bir hareketi başlatabilirler.
Hele bir başlasın bütün örgütler ve siyasi partiler onun arkasından hayranlıkla övgüler düzerek peşine takılacaklardır.
Bir işe bir kere girilir gerisi sonra görülür.
Bu tarihsel olanağı, olağanüstü olun koşulları değerlendiremez isek, Tarih ve çocuklarımız bizi affetmeyecektir.
30 Kasım 2017 Perşembe
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:

Hiç yorum yok: