31 Aralık 2015 Perşembe

Geçmişten Geleceğe Gelecekten Geçmişe Bakmak

1998 yılında, Avrupa’da yayınlanan Lettre İnternational dergisi, bin yıl sonu (Millenium) vesilesiyle bir Deneme Yarışması düzenlemiş ve yarışmaya katılacak denemelerin konusunu da “Geleceği Geçmişten, Geçmişi Gelecekten Kurtarmak” olarak belirlemişti.
O zamanlar başka bir uygarlığı programlaştırmak; yani bir anlamda Komünist Manifesto’nun yeniden yazılması sorununa yoğunlaşmıştım. Bu yarışma ve konusu konusu, o zamana kadar ulaştığım sonuçların derli toplu bir sunumu için bir vesile olabilirdi.
Ancak herhangi bir yabancı dile, o dilde yazacak adar egemen değildim. Sonunda Türkçe bilen bir Alman arkadaş, çevirebileceğini söyleyince (Ve gerçekten de çok güzel bir Almanca çevirisini yaptı) yarışmaya katılmaya karar verdim..

30 Aralık 2015 Çarşamba

Demokrasi Mücadelesinin ve/veya HDP’nin Sorunları (2) - Ayrı Diller Sorunu (Babil Kulesi, Çin Yazısı, Piktogramlar )

Kutsal kitapta anlatılan insanların birbirinin dilini anlayamamaları ile ilgili Babil Kulesi öyküsü, aslında sanıldığından çok daha doğru olarak gerçeği aktarır.
1960'larda, Türkiye'de Sol ve Demokratik muhalefetin dili ortaktı. Ne kadar farklı programları savunsalar da aynı dil ve kavramlar içinde yapıyorlardı bunu. Dolayısıyla herkes her söyleneni anlıyordu. Sol hareket, tıpkı Babil kulesini yaparak göğe erişmeye çalışan hükümdar gibi, neredeyse güneşi feth edecekmiş gibi görünüyordu.
Ne var ki 1975'lerden sonra sol harekette diller farklılaştı. Program ve stratejiler artık aynı dille değil, farklı dillerle ifade edilmeye başlandı. Kimse birbirinin dilini anlamaz oldu. Belki aynı şeyleri söylüyorlar, aynı programları savunuyorlardı; ama bunu her hareketin, her fraksiyonun, kendi özel dili ve varsayımları içinde, ancak o jargonu çok iyi bilenlerin anlayabileceği bir dille yapıyorlardı.

29 Aralık 2015 Salı

Demokrasi Mücadelesinin ve/veya HDP’nin Sorunları (1) Radikal, Kapsamlı ve Sistematik Olma Gereği ve Sorunu

Gerek nesnel çıkarları, gerek doğrudan veya dolaylı ifade edilmiş eğilimleri ve politik talepleriyle, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de demokratik güçler nüfusun hiç de küçümsenemeyecek bir niceliğini, daha doğrusu büyük çoğunluğunu temsil ederler.
Ne var ki bu nesnel çıkarlar, eğilimler, doğrudan ifade edildiğinde bile yeterince radikal, yeterince kapsamlı ve yeterince sistematik olmadıkları için; yani demokrasiyi tutarlı olarak sonuna kadar savunmadıkları için, politik mücadele arenasında adeta buharlaşırlar, yok olurlar, ifadelerini ve temsilcilerini bulamazlar.
Ve daha da kötüsü, nesnel olarak çıkarları ortak olmasına rağmen, bu demokratik güçler yeterince radikal, kapsamlı  ve sistematik olmadıkları için, sadece yok olmazlar, bir eksiye dönüşürler; birbirlerinin gücünü nötralize ederek, Türkiye'nin gerçek egemeni Askeri Bürokratik Oligarşinin egemenliğini sürdürebilmesinin bir aracı olmaktan öteye gidemezler.

25 Aralık 2015 Cuma

“Kapitalizmin Geleceği Üzerine” Sorulara Cevaplar

Soru : “Öncelikle Ali Koç'un "Kapitalizmin ortadan kalkması gerek" konuşması uzun süre konuşuldu. Elbette bunun samimi bulunduğu söylenemez, hatta kapitalistlerin bu tür yorumları zaman zaman sistemin devamlılığı için gereklidir. Siz ne düşünüyorsunuz?”
Cevap: Sanırım soru ve sorudaki cevap pek doğru değil. Ali Koç’unki gibi veya benzeri başka ifadeler, “samimi” olup olmadıkları bakımından değerlendirilemez ve değerlendirilmemeli.
Önce hem genel olarak; hem de prensip olarak, herkesin samimi ve içten olduğu; ama ön yargılar, bilgisizlik vs. gibi nedenlerle yanlış bir konumda bulunduğu veya yanlış görüşleri savunduğu gibi bir varsayımdan hareket etmek gerekir. Esas olarak her durumda böyle davranmak gerekir. Aksi takdirde tartışma o kişilerin görüşleriyle değil; ahlakıyla, kişiliğiyle ilgili bir tartışmaya döner. Biz ise insanlarla ve onların ahlakıyla değil; sistemlerle, yapılarla, görüşlerle uğraşmalıyız. Bu çok temel,

15 Aralık 2015 Salı

Strateji Bağlamında “Hendek Siyaseti” Nasıl Açıklanabilir?

(Günlerdir genel olarak Strateji ve Taktik üzerine yazıyoruz. İlerde Strateji ve taktikler konusunda geçmiş tartışmaları ve dersleri; sonra da bugünün Strateji ve Taktiklerini ele almayı planlıyoruz. Ama şu sıra çok büyük önem kazanmış bulunan “hendek siyaseti” denilen gelişmeleri de göz önüne alarak, aktüel bir sorundan hareketle Strateji ve Taktik ilişkisini ele alalım. Hendek siyaseti ya da taktiği, adı üstünde bir taktik; bir mücadele biçimidir. Her taktik hizmet ettiğini iddia ettiği strateji bağlamında değerlendirilmelidir. Strateji ve program konusunu ele almadan, sanki aynı program ve stratejide anlaşılıyormuşçasına bu taktiği veya mücadele biçimini eleştirmenin hiçbir anlamı olmadığını; belli bir strateji ve program içinde onun bir rasyonalitesi olduğunu ve olabileceğini somut olarak görelim. Ama önce biraz geçmişe gidelim.)

13 Aralık 2015 Pazar

Strateji ve Taktikte Temel Başlıklar

Strateji ve Taktik kavramları doğrudan ordular savaşından çıkmıştır. Ama biz strateji ve taktikle, toplumsal mücadeleler bağlamında ilgileniyoruz. Toplumsal mücadele söz konusu olduğunda, tümüyle barışçıl ve pasif yöntemler bile izlemeniz, mücadeleyi bir strateji ve taktik sorunu olarak ele almaktan çıkarmaz. Dolayısıyla strateji ve taktik terimlerini kullanmamız, askeri ve şiddete dayanan sorunları tartıştığımız anlamına gelmez.
Ordular savaşındaki strateji ve taktik ile toplumsal mücadelelerdeki strateji ve taktik konuları arasında çok temel iki fark vardır.
Ordular savaşında, aşağı yukarı her iki ordu da eşit durumda sayılırlar; yani savaştan önce, biri galip diğeri mağlup değildir. Galip ve mağlup, savaşın sonunda ortaya çıkar. Toplumsal güçlerin (sınıfların) savaşında ise alt sınıflar ve güçler (ezilen uluslar, ezilen ırklar, ezilen cinsler vs.) daha başlangıçta yeniktir; ezenler daha başlangıçta galiptir.

12 Aralık 2015 Cumartesi

HDK ve HDP Kongreleri Yaklaşırken Hatırlamalar (I) HDK ve HDP’nin Doğuştan Günahları

HDK ve HDP bugün bir kriz içindeler ve şu an toplumsal muhalefetin böyle felç durumda kalması, büyük ölçüde onların bugünkü krizleriyle ilgilidir. HDP’nin ve HDK’nın yeniden yapılanmasının söz konusu edildiği, ama aslında bu yönde ciddi en küçük bir ipucunun dahi görülmediği bugünkü koşullarda, bu krizin nedenlerini anlayabilmek için, HDK ve HDP’nin yapmadığını yapmaya ve sorunların köklerine inmeye, bunun için de unutulmuş;  hatırlanmayan ve de hatırlanmak istenmeyen geçmişe yönelik hatırlatmalar yapalım.
Bugünkü HDK ve HDP’nin kökeninde, o zamanlar bir fiyaskoyla sonuçlanmış “Çatı Partisi” girişimi bulunmaktadır. HDK ve HDP’nin sorunlarını ve bu sorunların nedenlerini anlamak için o ilk doğum dönemlerine gitmek gerekir.

10 Aralık 2015 Perşembe

Genel Olarak Strateji ve Taktik Kavramları Üzerine

Strateji ve Taktik, güçlerin mücadelesine ilişkin kavramlardır; yani karşı tarafın iradesini kırmak ve onu sizin iradenizi kabul etmeye zorlamak için yapılan eylemlere ilişkin kavramlardır.
Strateji ve taktik, normatif kavramlar değildir; analitik kavramlardır.
Bu ne demek?
Yani hukuki kavramlarda olduğu gibi, bir şey şu özelliklere sahip ise strateji (veya taktik) olur türünden, kural koyucu; toplumsal ilişkileri düzenleyici kavramlar değildirler; toplumsal ilişkileri düzenlemezler; sizin kabulünüzden bağımsız olarak vardırlar.
Normatif ve Analitik kavram farkını açıklamak için birkaç örnek verelim.

9 Aralık 2015 Çarşamba

Strateji ve Taktikler Üzerine Bir Başlangıç

Einstein gibi büyük bilim adamları, güçlü ve doğru bir teorinin özellikle estetik olması gerektiğini; ya da bir teorinin aynı zamanda güzel ve estetikse iyi bir teori olabileceğini söylerler. Fizik gibi matematiksel ve kesin bir dille konuşan bir bilimde bile güzellik ve estetiğin bir kriter olarak aranması anlamlıdır.
Benzer şekilde, Marks, Engels, Lenin, Troçki, Kıvılcımlı gibi büyük Devrimci ve Sosyologlar da (Devrimci Marksistler), Politika, Savaş ve İsyan’dan söz ederken, onun bir sanat olduğunu da söylerler.
Sanat burada olumlu ya da olumsuz, yani değer yüklü bir anlama sahip değildir. Kastedilen,  sadece bilimsel ve ölçülebilir olanın ötesinde, yaratıcılığın yerine ve önemine bir vurgudur.