29 Ekim 2014 Çarşamba

Barzani’nin Yorumcuları Barzani’nin Kobani’yi Nasıl Düşürdüğünü Anlatıyor

Geçen hafta, hem bir uyarı olarak hem de olan bitenin özünü vermek için “Kobani Düştü” başlıklı bir yazı yazmıştık.
Birçokları, özellikle Barzani'ye yakın olanlar, bizi “Kürtlerin arasına nifak sokmak”la itham ettiler.
PKK’ya yakın olanlar ise sanki hiç böyle bir şey yokmuş da biz kendi hayal hanemizden yazıyormuşuz anlamına gelen yorumlar yaptılar.
En hafif eleştiriler, “durumu abartmak” veya “amacını aşmak” biçimindeydi.
Aslında her şey ortadaydı. Çok basit hem de Kobani'dekiler Silah ve ilaç istiyorlar; sözüm ona Kobane’ye Yardım etmek isteyenler de olmaz ille de silahlı güç (Peşmerge veya ÖSO) diyorlardı.
Bu arada İŞİD saldırılara devam ediyor. Asker yollamak isteyenler silah yollamaktan imtina ediyor. Nedense onun ikmal yollarında ABD’nin uçakları fazla etkili olamıyor ve IŞİD her gün biraz daha güçlü olarak Kobani’nin son nefes borusuna yükleniyordu. Kobane de mecburen yavaş yavaş dilini değiştiriyor; asker yollanmasının mücadeleyi güçlendireceğini söylemeye başlıyordu.

Aslında her şey çok açıktı. Herkesi rahatsız eden Rojava Devrimi’nin kendisiydi. Ona ancak kendisi olmaktan çıkmayı kabul ettiği takdirde o da sürekli ve baskı ve denetim altında yardım edilebilirdi.
Kobane bu kuşatılmışlık altında canını kurtarmak için, üzerindeki her şeyi veren Lenin gibiydi. Evet, Kobane başka çaresi kalmadığı için bunları yapıyor ve bu nedenle eleştirilemez. Ama bizlere düşen de böyle bir şey yokmuş gibi davranmak değildir. Aksine, Kobane üzerindeki baskılara karşı sesimizi yükseltmeliyiz ki Kobane’nin hareket alanı birazcık daha genişlesin ve pazarlık gücü artsın. Bizim gibi yazan otuz kırk etkili yorumcu olsaydı basında Kobane bugün daha iyi bir pozisyonda bulunabilirdi.
*
Aşağda iki yorum aktarıyoruz. Dün ve bugün, Barzani’nin görüşleri doğrultusunda onun politikasının bir aracı olarak işlev gören Rudaw sitesinde yayınlandılar.
Lütfen iyi okuyunuz. Barzani’nin yorumcuları dediklerimizi doğruluyor. Sadece tersinden anlatıyor. Bizim yenilgi gördüğümüz yerde onlar zafer görüyorlar.
Yazıları yorumsuz olarak olduğu gibi aktarıyoruz. Sadece artık kör parmağım görüne dercesine dikkati çeken yerlerdeki sözcükleri koyu yaptık.
Çünkü her şey bir yoruma gerek duyurmayacak kadar açık.
Yazıların ilki bugünkü Rudaw’dan Rebwar Kerin Weli’nin yazısı:

“Nereden kopsa Barzani orayı bağlıyor

Rebwar Kerim Weli
Geçen birkaç ayda, KDP, Başkanı ve Başkan Yardımcısı Türkiye’ye yakınlaşıp, Amerika ve Bağdat’a sırtını döndüğü için birçok eleştiriye maruz kaldı.
Kürdistan Bölgesi, Bağdat’a sırtını dönüp Ankara’ya yüzünü döndü ve İran ile Amerika’ya karşı minnetsiz kalıp Körfez ülkeleri ile Suudi Arabistan’la yakınlaştı. Ancak Şengal ve Mahmur olaylarıyla KDP ve Kürdistan Bölgesi’nin dış politikası büyük darbe aldı.
Fakat Amerika ve uluslararası kamuoyu (IŞİD savaşında) Güneyt Kürdistan’a yardım edip Barzani uluslararası askeri destek alınca, Barzani’nin krizi idare etme gücü ortaya çıktı.
Mesud Barzani, Bağdat’a karşı minnetsiz siyasetini sürdürmekle beraber, IŞİD’in ortadan kaldırılmasında bölgede önemli bir aktör oldu.
IŞİD’in yok edilmesi için uluslararası desteğin alınması, koalisyon desteğiyle Kobani’ye silah ve mühimmat gönderilmesi, Amerika ve Türkiye’nin Kobani’ye peşmerge gönderilmesine razı edilmesi ve PKK’nin Rojava’da ortak askeri ve idari bir yapının kurulmasına “evet” demesi, krizin olumlu bir hale evrilmesinin işareti.
ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerin kısa süreli soğumasından sonra ilişkiler başka bir boyuta geçti ve Barzani’nin elindeki kartlar bölge ülkeleri ile büyük ülkelerle ilişkilerde ani şekilde güçlendi.
Bu da KYB ve PKK gibi partilere karşı Barzani’ye ulusal lider imajı sağladı. Baştan beri Kürtler’in IŞİD’e karşı savaşa katılmasını ve Irak’taki olağanüstü durum nedeniyle Irak eski Irak Başbakanı Nuri Maliki’nin iktidarını korumak isteyen KYB, Barzani’nin yükselişinden huzursuz.
Onlar, hükümet kurulmadan önce, hiçbir Kürt tarafının katılımı olmadan Maliki’yle anlaşmıştı. Bu yüzden, KYB’nin elindeki Bağdat kartı yanmış durumda.
Savaştan sonra da Barzani’yi PKK’ye yardıma mecbur bırakmayı düşünüyorlardı. Böylece Barzani’ye karşı ulusal bir kampanya başlatacaklardı ancak bunda da başarılı olamadılar.
O savaşta kendini “kahraman” gibi gösteren PKK de, Kobani’nin yüzde 90’ı IŞİD’in eline geçince, uluslararası destek almak için Barzani’nin kapısını çalmak zorunda kaldı.
PKK, Türkiye’nin bir koridor açıp, peşmergenin ağır silahlarla Kobani’ye geçeceğine inanmıyordu. Ama Türkiye ve Barzani, PKK’ye mazeret ve kaçamak yapacağı bir durum bırakmadı. Türkiye’nin bu hamlesi her ne kadar taktiksel de olsa, Türkiye ve Barzani’nin ilişkilerinin yenilendiğinin işareti oldu. Ayrıca, Türkiye’nin Barzani’ye sırtını döndüğünü söyleyenler için de bir mesaj oldu ki, Türkiye Barzani için çok şey yapmaya hazır.
Türkiye tarafından koridor açılması ve Rojava partilerinin Duhok’ta anlaşması, Barzani ve Türkiye arasındaki ilişkilerin bir üst derceye ulaşmasına vesile oldu. Öte yandan, PKK’nin Rojava Kürdistanı’ndaki despotizmine son verilmesini sağladı.
Kürtler’in şu an içinden geçtiği süreç milli ve demokratik bir bakış açısıyla ele alınırsa, ulusal bir ruhla yaklaşılırsa, bununla beraber örgütsel ve taktiksel olarak kullanılmaya çalışılmazsa, yeni bir dönemin müjdecisi olacaktır.
Çünkü Barzani, ip nereden kopsa, yetişip orayı bağlıyor
*
İkinci yazı da bir gün önce yine Rudaw’da yayınlandı. Yazarı: Hemin Abdullah.
PKK Değişti mi?
Son üç ayda PKK’nin politikasında İran – Şam hattından uzaklaşılıp, Washington- Brüksel hattına yaklaşılarak sert bir dönüş yaşandı. PKK’nin bu adımı Kürt devrimi ve ulusal birliği lehine olduğu için teşvik edilerek alkışlanmalı.
IŞİD örgütü Şengal’i işgal ederek ilçedeki Êzidi ve Müslüman Kürtleri katledince, Batı başkentlerinin gündeminde peşmergeye askeri yardım konusu vardı. O günlerde PKK’nin en yetkili isimlerinden Cemil Bayık, bir Alman gazetesine verdiği demeçte, “Peşmergeye silah verilmemeli, gerillaya verilmeli” deyip,“O silahlar Irak Ordusu’ndaki gibi IŞİD örgütünün eline geçebilir” açıklamasında bulunmuştu.
Bayık’ın dokunduğu hassas tel, Avrupa’da peşmergeye silah göndermeye karşı olanların bel bağladığı bir argümandı.
Bayık’ın bu iddiaları aynı zamanda “PKK’nin yavaştan Tahran- Şam cephesinden ayrılarak, karşı cepheye geçmek istediği” mesajını da taşıyordu. Bu cephe değişimi hem Kandil’deki PKK’nin, hem de Rojava’daki kantonların ayakta kalması açısından önemli.
17 yılı aşkın bir süredir Amerika Birleşik Devletleri’nin "terör listesi"nde yer alan PKK, Türkiye’nin baskılarıyla 2003’ten beri de Avrupa Birliği’nin de "terör listesi"nde yer alıyor. 17 yıl boyunca PKK her iki listeden isimini sildirmek için sonuçsuz çabalarına ara vermedi ancak hiçbir zaman da son 3 aydaki kadar bu rüyasına yaklaşamadı.
ABD’li bir yetkilinin Rûdaw’a verdiği demeçte “Amerika’nın yasalarına göre PKK ve PYD eşit değil” açıklamaları, bu rüyanın ilk ipuçları oldu.
PKK son zamanlarda büyük işlere imza attı. Şengal dramından sonra Rojava’da kontrolündeki bölgeleri Ezidiler'i kurtarmak için peşmergenin hizmetine sunarak, oradaki Kürtler’in tahliyesinde yardımcı oldu.
Şam, Kobani’de PKK’ye sırtını dönerken, Erbil zamanında devreye girerek, IŞİD karşısında sırtının yere gelmesine izin vermedi.
ABD, Rojava Kürtleri ve PYD’yle, Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani ve Erbil hattı üzerinden iletişime geçti. Bundan dolayı Başkan Barzani’nin başkanlığında Duhok’ta Rojava’daki partiler arasında önemli bir anlaşma imzalandı.
Duhok Anlaşması'na iyimser bakan kişilerin sayısı fazla olmasa da, Rojava’daki gerçek yetkili olarak PKK’nin anlaşmanın bir parçası olarak görülmesi ve anlaşmanın kağıt üzerinde kalmaması için çaba sarfetmemiz ulusal bir görevdir.
PKK, Kürt savaşçıları ve peşmergenin yanı sıra Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) Kobani’yi müdafaa etmesine izin vererek, doğru olanı yapıyor. Çünkü uluslararası toplum IŞİD ile Esad Rejimi’nin dışında Suriye’de üçüncü bir alternatifin ortaya çıkmasını istiyor. PYD üçüncü cephede önemli bir rol üstlenerek Rojava’da, “Libya’da Kaddafi düşmeden önceki Bin Gazi” benzeri bir konuma sahip olabilir.
Başka bir deyişle Rojava, donanım ve hazırlıklar açısından Şam’ı değiştirme merkezi haline gelebilir. Ancak bunun gerçekleşmesi ve isminin "terör listesi"nden çıkarılması için PKK bir daha Erbil’i üzmemeli.”
Fazla söze gerek yok. Barzani’nin yorumcuları bizim dediklerimizi diyor.
Sadece kendi açılarından.
Onlar da mı “Kürterin içine nifak sokuyor” veya “hayal hanelerinden uyduruyor”lar?
Yoksa bu yorumlar da mı “ abartıyor” veya “maksadını aşıyor”?
Demir Küçükaydın
28 Ekim 2014 Salı

Hiç yorum yok: